Bizi biz yapan, bizi diğer milletlerden ayıran, davranışımızdan kıyafetimize, inanç değerlerimizden konuşmamıza kadar “işte bu Türk’tür” dedirten, her türlü maddi ve manevi değerlerimizdir kültür. İnsan topluluklarını millet yapan, sosyal şahsiyetini ve kimliğini kazandıran unsurdur kültür.
Türkiye cumhuriyeti böyle bir kaynaktan alınan güçle milli kültür temelinde kurulmuş milli bir devlettir. Temeli kültür olan Cumhuriyetimiz de binlerce yıllık bu birikimlerin ürünüdür.
Her milletin milli ve dini hayatından gelen farklı davranış şekilleri vardır. Bunlar o milletin kimliğidir. Bunlar nesilden nesile, özünü kaybetmeden bir su gibi akıp giden kültür değerleridir.
Türk Kültürü dünyanın en zengin kültürüdür. Çünkü tarih boyunca çok farklı kültür ve medeniyetlerle temas kurmuşuz. Orta Asya Bozkırlarından Tuna Kıyılarına kadar uzanan coğrafyada ne kadar kültür varsa hepsiyle hemhal olmuşuz.
İslam dininin kabulü ile yüce dinimiz İslam’ın üç temel kavramı olan bilgi, sevgi ve hoşgörüyü Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana, Yunus Emre her biri ayrı ayrı bir gönül eri olarak toplumumuzun ruhunu derinliğine işlemiş, insanımızın beynini ve yüreğini bir kilim gibi dokumuş, bunlar milletimizin ortak vasfı olmuştur.
Bizden önce insanımızın hayata geçirdiği bilgiler, paylaştığı gelenekler, örf-adetler, töreler fertlerimizi olgunlaştırmış, onları bir millet kimliği ile şekillendirmiş, “İşte bu Türk’tür' denilecek noktaya getirmiştir.
Millet olmanın haz ve zevkini, mutluluğunu, gelenek ve göreneklerini, görgü ve adetlerini ortak inançlarını paylaşırken büyük haz duyarak yaşarız. Türk Kültürünü besleyen; dili, dini, tarihi, örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri, töresi, edebiyatı, musikisi, mimarisi ve sanatıdır. Edirne’de Selimiye’yi, İstanbul’da Sultanahmet’i huşû içinde seyrederiz. Türk Töresi, Türk özünü devam ettirecek en önemli unsurdur. Korkut Ata’yı okurken, dinlerken bu gün, beş bin yıl öncesini yaşarız. Kültürün işlenmesi, korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması bizden sonraki nesillere aktarılması dil ile mümkündür.
Bizi millet yapan milli kültürümüzdür. Milli kültürümüz bizi biz yapan değerlerimizden güç alır. Bu değerlerimiz ise milletimizin gönül deryasından beslenir, şahıs ve toplum hayatında ete kemiğe bürünür, devletleşir, cihana yayılarak evrenselleşir ve insanlığın barışına ve huzuruna hizmet eder. Cihan imparatorluğunu da, onlarca devleti de işte bu kaynaktan beslenerek kurduk, yaşattık, zirveye taşıdık. Bu duygu, düşünce ve davranışın sahipleri için milletinin varlığının korunması ve güçlendirilmesi başka bir anlamı ve kutsal bir amacı ifade eder.
Ancak 1940’lı yıllarda milli kültür politikaları bırakılarak, bunun yerine Batılılaşmak adına batının kültür kaynaklarına yönelmiş, böylece toplum ve devlet hayatımızda, zararlarını bugün bile yaşadığımız ciddi kültürel fay kırılmaları oluşmuştur.
Böylece Türk toplumu kültürel anlamda üç farklı yöne savrulmuştur. Bunlar Türkleşme merkezli milliyetçi alan, İslamlaşma merkezli dini alan, uygarlaşma merkezli evrensel alan. Bu alanlar zamanla siyasi hüviyetler kazanarak toplumsal bölünmelere, devlet millet ayrışmasına ve siyasal çatışmalara zemin oluşturmuştur.
Bugün; “Açılım Projeleri' adı altında siyasi gailelerle yürütülen, birliğimizi bütünlüğümüzü bozmaya yönelik politikalar Devletimizin ve Milletimizin birliği, vatanının bölünmez bütünlüğü, ekonomik, sosyal, siyasal, ve kültürel bağımsızlığını ciddi ölçüde tartışılır hale getirilmiştir.
Dahası; milli kültürümüzün dışındaki her kültür değeri baş tacı edilirken, en küçük farklılıklarımız derinleştirilerek milletimiz ayrıştırılmak istenilmektedir. Dinî inanç değerlerimiz yozlaştırılmakta, inanç değerlerimiz, misyonerlerin saldırılarına açık hale getirilmiştir. Milletimizi bir arada tutan ortak değerlerimiz, milli bayramlarımız, millet şuuru, tarih şuuru yok edilmek için adeta savaş açılmıştır.
Her fırsatta Türklük şuuru aşağılanmakta, ahlaki değerlerimiz yozlaştırılıp seviyesiz hale getirilip, milli benliğinden yoksun bir güruh yaratılma istenilmektedir.
Bunlar küresel emperyalizmin kontrolüne girmiş yerli işbirlikçileri ve bir kısım medya aracılığı ile Lozan’ da yapamadıklarını, yapma isteklerinin tezahürdür.
Unutulmamalıdır ki; tarih boyunca, binlerce yıllık kültürel birikiminden almış olduğu inanç, azim kararlılık ve engin tecrübesiyle bir zaman işgal edilen Anadolu topraklarından düşmanı söküp attıysa, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti' ni ilelebet yaşatmak üzere kurduysa, kültür emperyalizmine karşı durmasını, ayrık otlarını söküp atmasını da bilecektir. Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ifadesiyle “Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur'